Havadis53

LİBYA’YA ASKER GÖNDERİLMESİNİN 18 AY DAHA UZATILMASINA İLİŞKİN TEZKERE, TBMM GENEL KURULUNDA KABUL EDİLDİ

Genel Kurulda kabul edilen tezkereden: “Libya’dan Türkiye dahil tüm bölge için neşet eden risk ve tehditler devam ediyor. Meşru hükümete yönelik saldırıların yeniden başlaması halinde Türkiye’nin gerek Akdeniz havzasındaki gerek Kuzey Afrika’daki çıkarları olumsuz etkilenecek. BM himayesinde yürütülen askeri ve siyasi görüşmelerin sonuçlanmasını teminen çatışmaların yeniden başlamasının önlenmesi önem taşıyor”

LİBYA’YA ASKER GÖNDERİLMESİNİN 18 AY DAHA UZATILMASINA İLİŞKİN TEZKERE, TBMM GENEL KURULUNDA KABUL EDİLDİ
292 views
21 Haziran 2022 - 20:47

meclishaber.tbmm.gov.tr’de yer alan habere göre;

Libya’ya asker gönderilmesi için verilen iznin süresinin 2 Temmuz 2022’den itibaren 18 ay uzatılmasına ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi, TBMM Genel Kurulunda kabul edildi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın imzasını taşıyan tezkerede, Libya’da Şubat 2011’de meydana gelen olayları takip eden süreçte demokratik kurumların inşa edilmesine yönelik çabaların, artan silahlı çatışmalar nedeniyle akamete uğradığı, ülkede parçalanmış bir yapı ortaya çıktığı anımsatıldı.

Tezkerede, Libya’da ateşkesin tesis edilmesi, siyasi bütünlüğün sağlanması ve işleyen bir devlet mekanizmasının kurulmasının mümkün olamaması üzerine, barış ve istikrarın tesisini teminen Birleşmiş Milletler (BM) kolaylaştırıcılığında, tüm tarafların katılımıyla yürütülen ve yaklaşık bir yıl süren Libya Siyasi Diyaloğu sonucunda, Libya Siyasi Anlaşması’nın, 17 Aralık 2015’te, Fas’ın Suheyrat şehrinde imzalandığı belirtildi.

Libya Siyasi Anlaşması kapsamında oluşturulan Ulusal Mutabakat Hükümeti’nin (UMH), BM Güvenlik Konseyinin (BMGK) 2015’teki 2259 sayılı kararı uyarınca uluslararası toplum tarafından Libya’yı temsil eden tek ve meşru hükümet olarak tanındığına işaret edilen tezkerede, BMGK’nin 2259 sayılı kararının, Libya Siyasi Anlaşması’nın uygulanması ile UMH dahil anlaşmada atıfta bulunulan Libya kuruluşlarının desteklenmesine çağrıda bulunduğu hatırlatıldı.

Tezkerede, Libya Siyasi Anlaşması’nda yeri bulunmayan, bu çerçevede hem ulusal hem uluslararası bakımdan gayrimeşru nitelik taşıyan sözde Libya Ulusal Ordusu’nun, 4 Nisan 2019’da başkent Trablus’u ele geçirmek ve UMH’yi devirmek hedefiyle başlattığı, sivilleri ve sivil altyapıyı da hedef alan, Libya’nın bütünlüğünü ve istikrarını tehdit eden, DEAŞ, El-Kaide ve diğer terör örgütleri, yasa dışı silahlı gruplar ile yasa dışı göç ve insan ticareti için uygun ortam oluşturan saldırıları üzerine, UMH’nin Aralık 2019’da Türkiye’den destek talebinde bulunduğu bildirildi.

Tezkerede, müteakip süreçte UMH’nin, ülkenin bütünlüğüne kasteden bu saldırıları durdurduğu, böylece Libya’nın, Türkiye ve tüm bölge için güvenlik riski teşkil edecek bir kaosa ve istikrarsızlığa sürüklenmesinin önlendiği, sahada sükunetin sağlandığı, ülkede BM’nin kolaylaştırıcılığında, Libyalıların öncülüğünde ve sahipliğinde ateşkes ve siyasi diyalog sürecinin önünün açılabildiği belirtilerek, şu ifadelere yer verildi:

“Türkiye, BM kolaylaştırıcılığında ilgili BMGK kararları çerçevesinde uluslararası meşruiyet kapsamında yürütülen, Libya’nın egemenliğinin, toprak bütünlüğünün ve siyasi birliğinin korunmasına, ülkede kalıcı bir ateşkesin tesisine, ulusal uzlaşıyı sağlayacak siyasi diyalog çabalarına güçlü desteğini sürdürmektedir. Libya’da 24 Aralık 2021 tarihi için planlanan seçimlerin yapılamaması sonrasında ortaya çıkan siyasi belirsizlik ve yönetim sorunu büyük fedakarlıklarla sahada tesis edilen sükuneti riske atmakta ve kalıcı istikrara ulaşılması önünde ciddi engel oluşturmaktadır. Bu durum Libya’nın ve tüm bölgenin güvenliği bakımından endişeye yol açmaktadır. Türkiye ile Libya arasında imzalanan ve yürürlüğe giren Akdeniz’de Deniz Yetki Alanlarının Sınırlandırılmasına İlişkin Mutabakat Muhtırası ile daha da gelişen iki ülke arasındaki tarihi, siyasi ve ekonomik köklü ilişkiler dikkate alındığında, Libya’da ateşkes ve siyasi diyalog sürecinin devamı ile bu sürecin sonucunda barışın tesisi ve istikrarın sağlanması Türkiye açısından büyük önemi haizdir.”

Türkiye’nin, bu kapsamda Libya ile imzalanan ve yürürlüğe giren Güvenlik ve Askeri İş Birliği Mutabakat Muhtırası kapsamında Libya’nın güvenliğine katkı sağlayacak eğitim ve danışmanlık desteğine devam ettiğine işaret edilen tezkerede, gelinen aşamada Libya’da kalıcı ateşkesin ve siyasi diyalog sürecinin sonuçlandırılması ve kurumların birleştirilmesinin henüz mümkün olamadığına dikkat çekildi.

BM himayesinde yürütülen askeri ve siyasi görüşmelerin sonuçlanmasını teminen çatışmaların yeniden başlamasının önlenmesinin önem taşıdığı aktarılan tezkerede, bu kapsamda ülkeden Türkiye dahil tüm bölge için neşet eden risk ve tehditlerin devam ettiği, meşru hükümete yönelik saldırıların yeniden başlaması halinde Türkiye’nin gerek Akdeniz havzasındaki gerek Kuzey Afrika’daki çıkarlarının olumsuz etkileneceği vurgulandı.

Tezkerede, şunlar kaydedildi:

“Bu mülahazalarla Türkiye’nin milli çıkarlarına yönelik her türlü tehdit ve güvenlik riskine karşı uluslararası hukuk çerçevesinde gerekli her türlü tedbiri almak, Libya’daki gayrimeşru silahlı gruplar ile terör örgütleri tarafından Türkiye’nin Libya’daki menfaatlerine yönelebilecek saldırıları bertaraf etmek, kitlesel göç gibi diğer muhtemel risklere karşı milli güvenliğimizin idame ettirilmesini sağlamak, Libya halkının ihtiyacı olan insani yardımları ulaştırmak, dönemin UMH tarafından talep edilmiş olan ve bilahare kurulan Milli Birlik Hükümetinin de gerek duyduğunu bildirdiği desteği sürdürmek, bu süreç sonrasında meydana gelebilecek gelişmeler istikametinde Türkiye’nin yüksek menfaatlerini etkili bir şekilde korumak ve kollamak, gelişmelerin seyrine göre ileride telafisi güç bir durumla karşılaşmamak için süratli ve dinamik bir politika izlenmesine yardımcı olmak üzere hudut, şümul, miktar ve zamanı Cumhurbaşkanınca takdir ve tayin olunacak şekilde, Türk Silahlı Kuvvetlerinin gerektiği takdirde Türkiye sınırları dışında harekat ve müdahalede bulunmak üzere yabancı ülkelere gönderilmesi, bu kuvvetlerin Cumhurbaşkanının belirleyeceği esaslara göre kullanılması ile risk ve tehditlerin giderilmesi için her türlü tedbirin alınması ve bunlara imkan sağlayacak düzenlemelerin Cumhurbaşkanı tarafından belirlenecek esaslara göre yapılması için Anayasa’nın 92’nci maddesi uyarınca 2 Ocak 2020 tarihli ve 1238 sayılı TBMM Kararıyla verilen ve 22 Aralık 2020 tarihli ve 1273 sayılı TBMM Kararıyla 2 Ocak 2021’den itibaren 18 ay uzatılan iznin süresinin 2 Temmuz 2022’den itibaren 18 ay uzatılması hususunda gereğini bilgilerinize sunarım.”

Tezkere üzerinde İYİ Parti Grubu adına söz alan Aydın Milletvekili Adnan Sezgin, Libya’daki Türk kuvvetlerinin ve yurt dışında görevde bulunan Mehmetçiğin moral gücünü korumasını önemsediklerini dile getirdi. İktidarın yeni bir savrulma yaşamasından endişe duyduklarını söyleyen Sezgin, “Türkiye’nin Libya’da yatıştırıcı, makul ve iki tarafı yakınlaştırıcı bir rol oynaması, ulusal çıkarlarımıza halel gelmemesi kaydıyla bu süre uzatma tezkeresine ‘evet’ diyoruz.” diye konuştu.

Türkiye’nin Libya’daki askeri varlığının, Rusya’ya karşı bölgede bir denge ve koz unsuru olarak da değerlendirilebileceğini ifade eden Sezgin, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Ayrıca tezkereye ‘evet’ dememiz, Yunanistan ile mevcut gerilimi göz önünde bulundurmamızın da bir neticesidir. Yunanistan ile halledilmesi gereken birçok sorunumuz vardır. Bunların bir kısmı deniz yetki alanlarıyla alakalıdır. Kararımızda bunu da göz önünde bulunduruyoruz. Yunanistan’ın mütecaviz ve kabul edilemez talep ve çıkışlarında ham milliyetçilik hayalleri olduğu muhakkaktır. Yunanistan iç siyasetinde Türkiye karşıtlığının prim yaptığı da bir gerçektir ancak Türkiye’de de iktidar, uluslararası ilişkileri iç politikaya pervasızca alet edebilmektedir. Haklı olduğumuz davamızda iktidarın bu pervasız tutumu sonucunda bir defa daha haksız duruma düşmekten kaygılıyız. Yunanistan ile mevcut çok sayıdaki karmaşık sorunlar o kadar derin, milli güvenliğimiz açısından ve ulusal çıkarlarımız bakımından o denli önemli ve hassas ki bunların iç politika arayışlarına indirgenmesi çok sakıncalıdır.”

MHP Grup Başkanvekili Muhammed Levent Bülbül, partisinin, dış politikada siyasi eşitlik zemininde, karşılıklılık esası ve milli çıkarların gözetilmesi doğrultusunda, etkin ve saygın devlet anlayışıyla sosyal, ekonomik ve siyasi ilişkileri zenginleştirmeyi hedeflediğini söyledi.

Türkiye’nin milli güvenliğini ve milli çıkarlarını esas alan bütün tezkereleri desteklediklerinin altını çizen Bülbül, “Bugün de Türkiye’nin hak ve çıkarlarının adil ve kalıcı bir şekilde çözüme kavuşturulması noktasında özellikle Akdeniz’de ayağımıza vurulmak istenen prangayı parçalayacak olan Libya tezkeresinin uzatılmasına, Ankara merkezli siyaset anlayışımıza uygun olarak destek vermekteyiz.” ifadesini kullandı.

Uluslararası iş birliği odaklı, caydırıcı, çok yönlü ve çok boyutlu bir dış politika yürütülmesini gerekli gördüklerini anlatan Bülbül, “Türkiye’nin, bölgemizde ve dünyada barış ve istikrarı sağlamaya yönelik tutarlı ve etkin politikalarını kıymetli buluyor ve destekliyoruz. Ülkemizin, dört ayı aşkın süredir devam eden Ukrayna-Rusya arasındaki silahlı çatışmanın sona ermesi hususunda kalıcı ateşkesin sağlanması ve barış ortamının tesis edilmesi noktasındaki diplomatik girişimleri ile olası bir gıda krizini önlemek için tahıl koridoru oluşturması için gösterdiği çabalar, barış ve istikrar konusunda ne kadar hassas ve samimi bir duruşa sahip olduğumuzu bir defa daha teyit etmektedir.” değerlendirmesinde bulundu.

MHP Grup Başkanvekili Bülbül, Doğu Akdeniz’de Türkiye’yi yok sayan, Ege’de bulunan gayri askeri statüdeki adaları silahlandıran, ülke topraklarını ABD askeri üssü haline getiren, kara sularını 6 milden 12 mile çıkaracağını ifade eden ve Lavrion mülteci kampını PKK, FETÖ ve diğer terör örgütlerinin karargahına dönüştüren Yunanistan’a tepki göstermeyenlerin, bunlara karşı uluslararası hukuka uygun olarak tedbir üreten ve taviz vermeyen Türkiye’yi suni gerginlik çıkarmakla suçladığını söyledi. Bülbül, “Bu anlayışa sahip olanların bırakın iyi niyetini, bu millete mensubiyetinin dahi sorgulanması gerekiyor. Türkiye’ye ‘Çizgisini aştı.’ ithamında bulunarak düşman ağzıyla konuşanların, terör örgütlerinin korkulu rüyası olan milli insansız hava savunma araçlarına kin kusanların, milli güvenliğimiz için çıkarılan Suriye ve Irak tezkerelerine karşı gelerek terör örgütüne can suyu verme telaşında olanların arka planlarını ve niyetlerini gayet iyi biliyoruz.” şeklinde konuştu.

HDP Adana Milletvekili Tulay Hatımoğulları Oruç, Cumhur İttifakı’nın sınır ötesi operasyonlar ve Yunanistan sorununu gündeme getirmesinin en temel nedenlerinden birinin, “vatan, millet, Sakarya” sloganıyla seçime hazırlanmak olduğunu iddia etti.

Partisinin insan hayatını önemsediğini söyleyen Oruç, “Açlığımızın, yoksulluğun üzerini savaşla, şiddetle örtemezsiniz. Van’da Başkale’de yaptığınız bu şiddetin ve zulmün üstünü asla ve asla sınır ötesi operasyonlarla artık örtemezsiniz. Bir suyla defaatle yıkanılamaz. İktidar bu suyla çok sefer yıkandı, bir kez daha bu seçime hazırlanırken aynı suyla yıkanmak istiyor.” dedi.

CHP Eskişehir Milletvekili Utku Çakırözer, partisinin, Mehmetçiğin uluslararası meşruiyeti olan insani yardım operasyonları dışında başka ülkelerin topraklarını korumak için görevlendirilmesine karşı olduğunu dile getirdi.

Mehmetçiğin görevinin sınırları korumak olduğunu belirten Çakırözer, bu tezkerenin, Türk askerini Libya çöllerinde savaşmak üzere gönderecek bir savaş tezkeresi olduğunu savundu. Utku Çakırözer, “Askerlerimizin Libya çöllerinde ölmesine dün ‘evet’ demediğimiz gibi bugün de ‘evet’ demeyeceğiz.” diye konuştu.

Tezkerenin, Libya’daki tüm taraflarla konuşmaya imkan veren diyalog zeminine zarar vereceğini öne süren Çakırözer, “Bu tezkere Libya’daki iki tarafın da desteğini alan bir tezkere değildir; ülkemizi taraf tutan bir konuma sokacak, oraya gönderilecek askerimizin can güvenliğini riske atacak bir tezkeredir. Mehmetçiğimizin vatan savunması dışında Libya çöllerinde macera peşinde ölmesini istemiyoruz.” ifadesini kullandı.

AK Parti Kocaeli Milletvekili Fikri Işık, Libya Ulusal Mutabakat Hükümeti’nin, Türkiye’nin desteğiyle kendine yöneltilen saldırıları durdurduğunu, kaos ve istikrarsızlığı önlediğini, sahada geçici de olsa bir sükunet sağlandığını ve Birleşmiş Milletlerin öncülüğünde yapılacak görüşmeler için psikolojik bir ortam oluştuğunu anlattı.

Muhalefetin bu konudaki endişelerinin sahada gerçekleşmediğini dile getiren Işık, “Arzu etmediğimiz bazı olaylar oldu. Ama bugün gelinen noktada Libya’da görece sükunet var, bir ateşkes ortamı var ve zaman zaman kesintiye uğrasa da müzakerelerin yürütülmesine yönelik irade var. Bu, aslında Libya’da Türkiye’nin varlığının ortaya koyduğu bir başarıdır, Türk Silahlı Kuvvetlerinin orada bulunmasının Libya halkına getirdiği huzur ve güvenliktir.” diye konuştu.

Hükümetin TBMM’den aldığı yetkiyi son derece dikkatli, yeterli ve ölçülü kullandığını vurgulayan Işık, “Bosna’da, Srebrenitsa’da, Avrupa’nın göbeğinde yaşananları biliyoruz. BM, dünyanın pek çok yerinde ‘Önce izleyelim sonra icabına bakarız’ anlayışıyla hareket etmişti ama Türkiye, Libya’da kardeş kanı dökülmemesi için alması gereken inisiyatifi aldı ve bunda da başarılı oldu. Türkiye, Libya’nın istikrarı hem Libya halkının huzuru ve güvenliği açısından yapması gerekeni yaptı ama aynı zamanda kendi ulusal çıkarlarının gereğini de yerine getirdi.” değerlendirmesinde bulundu.

Işık, bir ay önce Ukrayna’yı ziyaret ettiklerini aktararak, “Ukrayna milletvekillerinin ifadesi; ‘Bizim için güvenilir ülke Türkiye, güvenilir lider Recep Tayyip Erdoğan’dır.’ Bu, her yerde ve her şartta söyleniyor. Bizim için önemli olan budur. Türkiye tarihi boyunca her zaman saygılı, hak ve adaletten yana, insanların insanca yaşamasına, insanlık onuruna önem veren bir politika izledik; bundan sonra da bu politika devam edecek.” ifadelerini kullandı.

timbir - birlik haber ajansi