Gazze’de masum insanları katleden İsrail’e karşı başlatılan küresel boykot hareketi her geçen gün daha da genişliyor. Boykot kapsamında İsrail’in saldırgan politikalarına destek veren şirketlerin ürünleri ve hizmetleri protesto ediliyor. Boykotun amacı, uluslararası hukuka uyması ve Gazze’deki katliamlarına son vermesi için İsrail hükümetine baskı yapmaktır. Bu bağlamda insanlar ve kurumlar, İsrail’le ilişkili belirli bir mal veya hizmeti satın almaktan bilinçli bir şekilde kaçınıyor. Burada İsrail’e destek sunan şirketleri bilinçli bir reddetme söz konusudur. Peki insanlar neden barışçıl direnişin bir simgesi olan boykota başvuruyor? Bu sorunun cevabı oldukça basit. Boykotların amacı bellidir. Bireylerin, toplulukların veya ülkelerin sesini duyurmak yoluyla bir duruma dikkat çekmek. İsrail 1948’den bugüne Filistinlilerin temel haklarını inkâr ediyor ve uluslararası hukuka uymayı reddediyor. Bununla birlikte İsrail, Filistin halkı üzerinde yerleşimci sömürgeciliği, apartheid ve işgal rejimini sürdürüyor. Uluslararası hukuk Doğu Kudüs, Gazze ve Suriye’nin Golan Tepeleri dahil olmak üzere Batı Şeria’nın İsrail tarafından işgal edildiğini kabul ediyor. İsrail, askeri işgalinin bir parçası olarak toprak çalıyor ve Filistinlileri kontrol noktaları, yerleşim yerleri, gözetleme kuleleri ve yasadışı bir apartheid duvarı ile çevrili gettolarda yaşamaya ya da vatanlarını terk etmeye zorluyor. Gazze, yıllardır, Orta Çağ’dan kalma bir kuşatmayla karşı karşıyadır. Bu kuşatma nedeniyle Gazze, dünyanın en büyük açık hava hapishanesi olarak tasvir edilmektedir.
İsrail tüm bunlar yetmezmiş gibi bir de masum sivillere ve sivil altyapılara, terör bahanesiyle düzenli bir şekilde saldırarak çocuk, kadın ve yaşlı demeden binlerce insanı katletmekte. Maalesef İsrail, savaş suçu ve insanlığa karşı suç teşkil eden bu eylemlerini uluslararası destek sayesinde sürdürüyor. Hükümetler ve uluslararası örgütler İsrail’den hesap sormakta başarısız olurken, dünya çapındaki şirketler ve kurumlar İsrail’in Filistinlilere baskı yapmasına yardım ediyor. Barışı ve güvenliği korumakla mükellef kılınan Birleşmiş Milletler başta olmak üzere birçok bölgesel ve küresel aktör, Filistinlilere yapılan insanlık dışı muameleyi durdurmak adına harekete geçemedikleri için sivil toplum kendi çapında İsrail üzerinde baskı oluşturmak amacıyla boykota başvuruyor. Boykota destek olanlar bir taraftan İsrail’e tepki gösterirken diğer taraftan Filistin’in özgürlük, adalet ve eşitlik mücadelesine destek olmaya çalışıyor. Şurası çok açıktır ki, İsrail’in Gazze’deki katliamlarından ve de Filistin genelinde tatbik ettiği apartheid rejiminden, İsrail devleti kadar İsrail’e destek veren kişi, kurum ve kuruluşlar da sorumludur. Bunlardan her biri İsrail’in suç ortağıdır. Bu yüzden şiddet içermeyen baskının bir biçimi olarak boykotun hedefi, İsrail ve onun suç ortaklarıdır. Boykot savunucuları, İsrail’e destek veren kişi, kurum ve kuruluşların, İsrail’in politikalarını destekleyerek veya sessiz kalarak bu politikalara suç ortaklığı yaptığını ve dolaylı olarak sorumlu olduklarını ifade etmektedirler.
Tam kapsamlı yaptırım
Güney Afrika örneğinde olduğu gibi boykotun etkili ve sürdürülebilir bir netice verebilmesi için İsrail’e yönelik tam kapsamlı ekonomik yaptırımların ve izolasyonların uygulanması gerekiyor. Bunun yapılabilmesi için hükümetlerin desteği şart. Güney Afrika’da uygulanan apartheid (ırk ayrımı) rejimini boykot eden hareket 1959 yılında İngiltere’de şu sözlerle başlamıştı: “İngiliz halkı, biz sizden özel bir şey istemiyoruz. Sizden sadece Güney Afrika mallarını satın almayarak ırk ayrımı rejiminden desteğinizi çekmenizi istiyoruz.” Hareketin amacı, ırk ayrımına sistematik bir şekilde maruz kalan Güney Afrika’daki beyaz olmayan halkı desteklemekti. Boykot için İngiltere’nin seçilmesinin nedeni, İngiltere ile Güney Afrika arasındaki ileri düzeydeki ticari ilişkiydi. İngiltere, Güney Afrika’ya en çok yatırım yapan ülkeydi. Örgütlü ve sistemli bir şekilde yürütülen boykot hareketi kısa zaman zarfında öyle bir noktaya vardı ki 1961 yılında Güney Afrika, İngiliz Uluslar Topluluğu’ndan ihraç edilirken 1970 yılında da olimpiyat oyunlarından çıkartıldı.
Hedef net olmalı
Güney Afrika örneğinden hareketle şu soru sorulabilir: Etkili bir boykot nasıl olmalı? Bir boykotun etkili olabilmesinin bazı şartları mevcuttur. Bunlardan birincisi, boykotun amacı ve hedefleri belirgin olmalıdır. Üzerinde baskı kurulmak istenen ürünler, şirketler ya da hükümetler açıkça tanımlanmalıdır. Bu noktada bir odak kayması yaşanmamalıdır. Boykotun hedefleri belirsiz veya genel bir kapsamda ise, başarı şansı düşebilir. Zira belirsiz veya genel hedefler, kampanyaya katılanların motivasyonunu zayıflatabilir. Hedeflerin açık olması, katılımcıların neden boykota katıldıklarını daha iyi anlamalarını sağlar. Şüphesiz hedeflerin net, ölçülebilir ve gerçekleştirilebilir olması önemlidir. İkincisi, boykotun destekçi sayısını artırmak için etkin bir kampanya başlatılmalıdır. Bu doğrultuda kitle iletişim araçları, sosyal medya, tanıtıcı broşürler ve basın bildirileri aktif bir şekilde kullanılmalıdır. Üçüncüsü, güçlü ittifaklar ya da iş birlikleri oluşturulmalıdır. Bu çerçevede ulusal ve uluslararası düzeyde sivil toplum örgütleri, partiler, üniversiteler, insan hakları grupları ve benzeri kuruluşlarla sıkı iş birliği kurulmalı ve böylece hem boykotun sınırları genişletilmeli hem de birbirinden habersiz gruplar bir araya getirilmelidir. Bilinçli tüketici rehberleri oluşturularak kişilerin tüketim alışkanlıkları değiştirilmeye çalışılmalıdır. Bu rehberlerde boykot edilen ürün veya hizmetlerin yerine kullanılabilecek alternatif ürün veya hizmetlerin tanıtımına özen gösterilmelidir.
Boykot edilen ürün veya hizmetlere alternatiflerin yetersiz olması, tüketicilerin boykota katılmasını zorlaştırabilir. Bu husus asla göz ardı edilmemelidir. Nitekim alternatif ürün veya hizmetlerin tanıtımı, etkili bir boykot kampanyasının en önemli unsurudur. Tüketicilere, boykot edilen ürün veya hizmetlerin yerine geçebilecek benzer özelliklere sahip, kaliteli, ulaşılabilir ve uygun fiyatlı ürün veya hizmetler tanıtılmalıdır. Unutulmamalı ki boykotun en etkili yanlarından birisi de tüketicilerin kolay bir şekilde alternatif ürün veya hizmetlere geçişinin sağlanmasıdır. Bu maksatla alternatif ürün veya hizmet sağlayıcıları ile iş birliği ve ortak kampanyalar yapılması, boykottan daha etkili sonuçlar elde edilmesine yol açabilir. Dördüncüsü, boykotlar için uzun vadeli stratejiler gereklidir. Azim, kararlılık, sabır ve mücadele başarılı bir boykotun en sihirli bileşenleridir. Bir anlık öfkeyle ortaya çıkan, saman alevi gibi yanıp giden boykotlardan ciddi sonuçlar beklemek büyük hayal kırıklıklarına sebebiyet verebilir.
Beşincisi, boykot yasal ve meşru bir zeminde yürütülmelidir. Boykota katılanlar bu noktada herhangi bir hukuki sorumlulukla ya da şüpheyle karşılaşmamalı. Örneğin haksız rekabet, iftira veya marka hakkı ihlali gibi hukuki sorunlar doğurabilecek kampanya, reklam, bildiri, haber ve her türlü yanıltıcı veya hileli propaganda faaliyetlerinden kaçınılmalıdır. Altıncısı, kanaat önderlerinin, medyatik kişilerin, ünlülerin, politikacıların ve kamuoyu üzerinde etki sahibi olan diğer kişilerin kampanyaya dahil edilmesi, boykotun görünürlüğünü ve çarpan etkisini artırabilir. Nihayetinde etkili bir boykot için geniş bir kamuoyu desteğine ihtiyaç duyulur. Hedeflenen şirketleri, ürünleri veya hükümetleri boykot etmeye istekli bir kamuoyu oluşturulmalıdır. Söz konusu kişiler kamuoyu oluşturmada etkin bir rol oynayabilirler. Son olarak yedincisi, boykotun bir sahibi ya da bir lideri/önderi olmalıdır. İyi bir liderlik, boykot kampanyasını yönetmek, koordine etmek, destek kazanmak ve hedeflere ulaşmak için önemlidir. Açıkçası boykotun başarıya ulaşabilmesi için iyi bir planlama, koordinasyon ve etkili bir kampanya şarttır. Düşük görünürlüğe sahip bir boykot kampanyasının başarısı şansı neredeyse imkansızdır. İyi bir liderlik, geniş bir destekçi/kamuoyu tabanı, etkili stratejiler ve doğru planlama, boykot kampanyasının başarı olasılığını daha da yukarılara çekecektir. Hatırlatmakta fayda var, İsrail’i Filistin’de katliamlar yapmaya cesaretlendiren, uluslararası toplumun sessizliğidir. Dolayısıyla boykottaki öncelikli hedef, uluslararası toplumun ilgisini Filistin meselesine çekmek ve bu sessizliği bozmak olmalıdır.
İki devletli çözüm, İsrail-Filistin çatışması için sürdürülebilir bir barışın temelidir. Uluslararası toplum, İsrail ve Filistin arasında adil, sürdürülebilir bir çözüm için diplomatik çabalarını artırmalı ve bu bağlamda iki devletli çözüm konusunda İsrail’e yeterince baskı yapmalıdır. Bununla birlikte İsrail’le güçlü siyasi ve ekonomik bağları bulunan ABD gibi devletlere de gerekli tepkiler verilmelidir. Zira İsrail ile güçlü siyasi ve ekonomik bağları bulunan devletler, bu bağları kullanarak İsrail’e çözüm için baskı yapabilirler.